Psikoloji

Ego nedir? Görevi nedir? İd, Ego, Süperego arasındaki bağlantı

Rüyalarımızda ki ak sakallı amca Freud’un bilincin orta aşaması olarak ifade ettiği benlik yani ego, çevre (süper ego) ile ilkel benliğimiz (id) arasında denge mekanizmasıdır.

İD: İd, kalıtımla gelen, doğuştan var olan ve ruhsal enerjinin kaynağını oluşturan kişiliğin ilkel bileşenidir. İd, biyolojik özellikle dürtüsel davranış kalıplarını içerir. Yeme, içme, cinsellik, saldırganlık gibi. İd, içsel dürtülerine doyum bulma çabası içerisinde hareket eder. İd beklemeksizin, bir an önce, cinsel dürtülerinin ve arzularının isteklerini yerine getirmek üzere haz almaya yönelmiş tepkiler oluşturur. Böylece, id, haz alma ilkesi çerçevesinde hareket eder. İd’in doyum bulma çabası zaman mekân tanımaz ve uygun koşullar aramaz. Örneğin, yeni doğan bebek tümüyle id’in istekleriyle hareket eder. Dolayısıyla; id, gerçekçi değildir ve tamamen bilinçdışıdır.

İd, içimizdeki doyumsuz hayvandır, yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. Bir bebekte bu baskındır. İstek ve arzularının hemen olmasını ister, mantık bilmez anlamaz sadece ister…

İd; sonsuzluğu, doyumsuzluğu, sınır tanımamayı ve her istediğimizin olmasını istediğimiz yerdir. Yani İd cennet hayatının kalıntısı.

Bizim kendimiz ile ilgili oluşturduğumuz gizli düşüncelerdir. 0-10 yaş arısı egonuzun yoğun olarak şekillendiği yaşlardır. Yani ego büyük ölçüde küçük yaşlarda gelişir. ego’nun görevi 0-4 yaş aralığında id’in (ilkel benlik) görevi yeme, içme, merak gibi doğuştan gelen ilkel unsurları karşılamaya yöneliktir.

EGO: Çocuklar; doğumdan itibaren, çevresindekilerin istekleri ve kısıtlamaları doğrultusunda yeni davranış kalıpları sergilemeye başlarlar. Örneğin, çocuklar, çevrelerinde çok sayıda engel bulunduğunu, bu engellerin aşıldığında ancak doyumun sağlanabileceğini ve bunun için yeni davranış biçimlerine gereksinim duyulabileceğini öğrenirler. Böylece, kişiliğin bir diğer bileşeni olan ego gelişir. Ego, haz alma ilkesi yerine, gerçeklik ilkesine göre hareket eder. Ego; gerçekçi, mantığa uygun, akılcı bir biçimde davranan, gerçek dünyayla temas ederek bilinci kontrol eden kişilik parçasıdır. Ego; id’in isteklerine doyum bulma çabasını kontrol etmeye ve denetim altında tutmaya çalışır. Örneğin; ego gelişmeden önce çocuk, id’in isteklerine, yeri ve zamanı dikkate almaksızın, doyum bulmaya çalışmaktaydı. Ancak, kişiliğin ego bileşeninin gelişmesiyle birlikte çocuk, id’in isteklerinin nasıl, ne zaman, nerede doyum bulabileceğine karar vererek, bu istekleri gerektiğinde bekletebilir, erteleyebilir, değiştirebilir ve bastırabilir. Böylece, id’in gerçeği dikkate almayan doyum bulma isteği, gerçeği dikkate alan ego’nun akıl yürütme, problem çözme ve karar verme gibi zihinsel etkinlikleriyle doyum bulur.

Ego, id’in isteklerine gerçekçi bir biçimde doyum bulmaya çalışmakla birlikte, aynı zamanda dış dünyadaki koşulları ve durumları algılar ve kişiliğin diğer bileşeni olan süperego’nun isteklerini de dikkate alır. Böylece, ego, id ve süperego’nun çatışan isteklerini uzlaştırmaya ve dengelemeye çalışır. Bu nedenle ego, kişiliğin düzenleyici, denge ve uyum sağlayıcı bir bileşenidir.

 

Ortalama 4 yaşından sonra kişinin çevre ile ilişkisi geliştikçe ve çevreden gelen uyaranları ayırt etmeye, çevrenin kişiden beklentilerini anlamaya ve ayırt etmeye başladıkça kişisinin üst benliği dediğimiz süperegosu gelişmeye başalar. Kişi ahlaki kuralları, kültürünü öğrenir ve ilkel benliği olan id ile üst benliği olan süperego arasında zamanla denge kurmaya başlar. Yani bir yandan id’i tatmin etmeye çalışırken diğer yandan çevre ile şekillenen süperegonun baskılarıyla sergileyeceği davranışları sosyal çevreye uygun bir şekilde sergilemeye çalışır.

SÜPEREGO: Çocukluk yıllarında kişiliğin diğer bileşeni süperego oluşur. Çocuk, doğduğu zaman iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt edebilecek düzeyde değildir. Ancak çocuk, zaman içerisinde, ana babasının, çevresindeki diğer kişilerin benimsediği ahlaki kuralları ve değerler sistemini fark etmeye başlar. Örneğin çocuk, ana babasının ne gibi davranışları onayladıklarını ya da onaylamadıklarını, hangi davranışlara şiddetli tepkiler gösterdiklerini, doğru ya da yanlış bulduklarını ayırt eder duruma gelir. Bu davranışları gösterdiğinde ana, babasının ödül ve ceza uygulamalarıyla karşılaşır, onların tavrını öğrenir ve içselleştirir. Böylece, kişiliğin ahlaki ve yargısal yanını oluşturan “süperego” gelişir. Süperego; ana, babası ve yakın çevresi tarafından çocuğa aktarılan toplumsal ve ahlaki kurallarla, geleneksel değerleri içerir. Dolayısıyla; süperego, toplumun ve ailenin kurallarını temsil ettiği için, kişiliğin ahlaki, yargısal ve vicdan yanını oluşturur. Süperego, egonun ahlaki kurallar ve değerler doğrultusunda hareket etmesine çalışarak mükemmel olmak ister. Bu nedenle, süperego ideal ve kusursuz olma ilkesine göre çalışır. Ayrıca, süperego, doyum bulması ve yerine getirilmesi ahlaki kurallar tarafından hoş karşılanmayacak olan id’in isteklerini (özellikle cinsel ve saldırgan dürtüleri) engellemeye ve bastırmaya çalışır.

Çocuk doğduğunda ayıp, yasak, günah, başkalarının hakkı, saygı gibi kavramlara sahip değildir. Haz ilkesi yaşamını yönlendirir. Ancak biraz büyüyüp haz ilkesini devam ettirince anne ve baba tarafından sosyal olarak uygunsuz davranışlar gösterdiğinde cezalandırılır. Çocuk artık bir yaramazlık yaptığında anne-babasının davranışını duyup-görüp cezalandırılacağını düşünerek davranışından çekinir. Çocuk biraz daha büyünce anne-baba yanında olmasa bile otomatik olarak uygunsuz davranışı yapmaktan vazgeçer. Çünkü anne-baba artık onun dışında birileri değildir. Artık anne-baba içselleştirilmiş ve çocuğun zihninin bir parçası olmuştur. Nereye giderse gitsin anne-baba zihninin içerisinde onunla gelecektir. Yargılayıcı dizge dediğimiz superegonun insan yaşantısındaki belirtisi “suçluluk duygusu”dur.

Çocukluk döneminde gördüğümüz korku ve utanç duyguları ise superego gelişiminin belirtilerindendir. Superego bilinçdışı ve bilinç süreçleri beraberce barındırır. Vicdan, süperegonun bilinçli kısmında yer alır.

Superegonun (frenleyici, yasaklayıcı) ve idin (haz ilkesi) baskıları altında ego uygun çözüm yolları arar.

Kısaca Süperego (elalem tanrısı); Toplumsal değerler, kurallar, kanunlar, adetler ve yargılardır. İnsanın toplumsallaşma hastalığının bir yansımasıdır. Süperego, dünyevidir. Âdem’e elmayı yediren de budur, toplumsal baskı.

 

İlkel (İD) ve üst (Süperego) benlikteki dürtü ve davranışlara birer örnek ile açıklayacak olursak;

Dört, on ve yirmi yaşlarında ki bireylerin markete girdiklerinde ki davranışlarını inceleyelim . Çikolata her insan için vazgeçilmez mutluluk ve enerji kaynağıdır. Bu üç kişi sizce markete girdiklerinde üzerlerinde çikolata alacak kadar ekstra para kalmadığında nasıl davranırlar? Sırasıyla değerlendirelim.

  • Dört yaşında ki bir çocuğun tek başına markete girme ihtimali çok düşük olsada bir yakınıyla girdiğini varsayalım. Çocuk id’den gelen, ilkel ihtiyaçlarından olan yeme ihtiyacını karşılamak için ilk olarak annesinden çikolata almasını isteyecektir. Annesi üzerinde para olmadığını söylese dahi direterek annesinin onun için çikolata alması yönünde ısrarcı davranacaktır. O an sadece temel ihtiyaçlarından birisi olan yeme ihtiyacını karşılama taraftarıdır. Annesi görmeden çikolatayı cebine atma ihtimali yüksektir. Çünkü süperego dediğimiz üst benliği (görgü, ahlak kuralları) gelişmemiştir. Eğer üst benliği gelişmiş olsaydı daha farklı davranacaktı.
  • On yaşındaki bir çocuk ise dört yaşındaki çocuğa göre daha fazla düşünecek. “Annem yanına bütçesine göre para almış olabilir ya da bu aralar ekonomik durumumuz çok iyi değil.” şeklinde varsayımlarda bulunabilir. Her ne kadar düşünse bile alt benliğine (İD) yenik düşerek çikolatayı kimse görmeden cebine atabilir.
  • Ancak yirmi yaşında ki bir birey belli bir üst benliğe ulaşmıştır ve artık Egosunun id ve süper egosu arasında bir denge kurarak mantıklı karar vermesi beklenir. Bu bireyden beklenen düşünce ve davranış ” Şuan param sadece ihtiyaçlarımı karşılamaya yönelik. Tamam canım çikolata istiyor (İD). Ben şuan yaptığım listedeki ihtiyaçlarımı karşılayayım. Zaten sadece yaptığım listedeki ürünleri alabilecek kadar bütçem var. Çikolatayı bir daha ki sefere alırım (Süperego).” şeklindedir.

Yetişkin bir birey ilkel benliği ile üst benliği arasında denge kurarak mantıklı karar verebilir. Yetişkin bir bireyde Ben (EGO) karşısında sen/siz/sizler vardır. Ahlaki gelişimini büyük ölçüde tamamlamış bireyin karar mekanizmasında artık süperegonun görevi on yaşındaki bir çocuğa göre üst düzeydedir.

İnsanoğlu id ile süperego arısında gel-gitler yaşayarak ego yani benliğini oluşturur yetiştirir (tekâmül). Bir bakıma bu gel-gitler beşerden insan olma serüvenidir. Bu gel-gitler ego kendini yetiştirmeli ve kendi diktasını ilan etmelidir. Süperegoyu ve İd’i dizginlemelidir, eğer dizginleyemezse, nevrotik bireyler ortaya çıkar…

 

Yazar hakkında

Mehmet Enes YALÇIN

Selamlar ben Enes. Eğitim ve sosyal hizmetler alanındaki gelişmeleri takip etmeye ve gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
*Medipol Üniversitesi SBF- Sosyal Hizmet
*Medipol Üniversitesi EF - Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik

e-posta: [email protected]

Bu konuya yorum yaz

M.E.Y Tüm hakları saklıdır...
sayaç